Dünyada ve ülkemizde her üç kişiden birinin çok iyi bildiği bir konu “Futbol”. O kadar iyi biliyoruz ki futbolu, her müsabakanın öncesinde ve sonrasında takımların derin analizlerini yapmayı, yıllarını bu işe adamış teknik direktörleri ve futbolcuları yerden yere vurmayı hatta futbol ekonomisi üzerine demeçler vermeyi kendimize görev sayıyoruz. Futbolun içerisinde az çok yer almış kişilerin ise ağzından duymaya pek alışkın olduğumuz bir sitem “altyapı sorunu”.
Peki ne kadar samimiyiz bu konudaki sitemimizde? Dahası ne kadar hakimiz eleştiri yaptığımız alana?
Profesyonel dediğimiz ancak profesyonellikleri bulundukları lig ile sınırlı olan; kurum yapısı, kültürü ve iş yapış şekillerine göre profesyonellikle uzaktan yakından alakası olmayan spor kulüplerimizden tutun da futbolu amatör liglerde sürdüren istikrarlı bir şekilde de amatör kalmakta ısrar eden kulüplerimiz nitelikli bir altyapı organizasyonu kurmakta aciz durumda.
Paranın satın alabileceği şeylerin dahi satın alınmayışı, donanımsız teknik kadrolar, bireysel yönetimlerini bile sağlayamayan kişilerin kulüp yönetimlerinde bulunması, hazır olana konma geleneği, en önemlisi de “vizyonsuzluk” bu ülkeden iyi yetişmiş, evrensel değerlere sahip sporcular çıkmasının önündeki en büyük engel. Doğru hazırlanmış bir stratejik plan ve bu plana her koşulda riayet edilmesi ile bu sorunun kolayca aşılabileceği ise kaçınılmaz bir gerçek.
Başarısız ve niteliksiz vatandaşlar yetiştiren, adına eğitim sistemi dediğimiz şeyin ortaya çıkardığı güruhun bu planlamayı yapmasını bir de bunu sürdürülebilir hale getirmesini elbette ki beklemiyorum. O halde doğru kişileri bu görevlere nasıl getirebileceğiz? Burada ise karşımıza ülkemizin yeni bir sorunu daha çıkıyor “liyakat”. Kimin hangi bilgi ve tecrübe ile hazırladığı şüpheli olan birkaç saatlik sınavlar ile bu kişileri bulmamız da beklenemez.
Peki ne yapılmalı?
Güzel bir söz var:
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu işin matematiğini, sistematiğini, felsefesini ve diğer tüm gereklilikleri bilen hem de bu gereksinimlere sahip yüzlerce insan var. Bu insanlardan alınabilecek hizmeti yadırgamamalı, sözlerine yalnızca kulak kabartmanın yetersiz olduğunu kabullenip söyleneni evirip çevirmeden yerine getirmeliyiz. Bu süreçte ise en adil şekilde seçilmiş, gelecek vadeden spor insanlarını bir nevi stajyer usulü ile ülkemizde göreve getirdiğimiz profesyonellerin yanına kanalize etmeliyiz. Böylece yarınlarımızı inşa ederken, yarın geldiğinde o inşanın başında bulunacak yeni jenerasyonları da yetiştirmiş oluruz.
Tüm bu anlattıklarımın yapılabilmesi için her şeyden evvel bir amaç birliğine gidilmesi de yadsınamaz. Şikâyet edip durmaktan, anlamsız eleştiriler getirmekten ziyade hemen bugün bu amaç birliğinin oluşturulması için elimizi taşın altına koymalıyız.